postmodern zararlı cemiyet

Stockholm’den Şaşırt(may)an Bir Sosyal Deney

Başkent Stockholm’deki “KTH Kraliyet Teknoloji Üniversitesi” Facebook sayfasında paylaşırken sosyal deneyde karşılaşılanların “neler olduğunu asla tahmin edemezsiniz” demiş ama bildiğimiz İsveç. İnsana kıymet veren “Cennet Vatan…”

Sağ olsun bir muhibimiz üşenmedi çevirdi bu güzelliği, sunuşu da şöyle kendisinin:

Stockholm, KTH’da yüksek lisans öğrencisi olan Ayman İdris, İtalya’da yapılan bir sosyal deneyin görüntülerini izleyince aynısını İsveç’te yapsa neler olacağını merak etmiş ve işe koyulmuş. Devamını kendisinden dinleyelim. İnsanların hala dış görünüşlerine göre yaftalandığı halklara gelsin… (Çevirmen burada Meksika’ya işaret ediyor.)

Kaynak: http://blogs.studyinsweden.se/2015/03/26/a-social-experiment/

Me-jalabya-902x510

Şu sıralar Batı’da müslüman olmak kolay değil.

Aşırı sağcılık, ırkçılık  ve yayılan İslamofobi malum. İtalya’da yaşayan kuzenim geçenlerde İtalyan-Mısırlı bir öğrencinin geleneksel bir Arap elbisesi giyerek sokaklarda elinde Kuran ve tesbihle dolaştığı sosyal deneyin videosunu paylaşmıştı. Söz konusu gence, Milano sokaklarında bağıranlar, laf atanlar olmuş. “Görüyor musunuz IŞİD’ciyi?” “Baksanıza elinde Kuran var, tuniğinin altında da silah filan vardır herhalde.” gibi aşağılayıcı yorumlara maruz kalmış. Yazıyı bitiremedim, gerçekten içim acıdı. İnsanlar nasıl bu kadar anlayışsız olabilir? Ne zamandır insanları kılık kıyafetiyle tartar oldunuz?

Kendi kendime “Bir dakika ya, böyle bir şey İsveç’te asla olmaz” dedim.
Olur muydu?
Bilgisayarımdan odama doğru şöyle bir baktım, seccadem, hemen üstünde Kuran ve askıda duran (Arap ülkelerinde erkeklerin giydiği uzun, geleneksel bir tür) elbisem..  O an bu deneyi kesinlikle Stockholm’de gerçekleştirmeliyim diye düşündüm. Biraz heyecan ve endişeye kapıldım tabii ki. Beni tanıyanlar bilir, İsveç’in ve onu ilgilendiren her şeyin sıkı bir hayranıyımdır. “Kahramanlarınızla asla tanışmayın” derler ya; ben tanıştım ve sonuç hayal kırıklığı olmadı, aksine daha da harikaydı. Ama ya kahramanımın -İsveç’in- bilmediğim çirkin bir yüzü varsa? Ya insanlar benimle de alay ederse? Hiçbir şey olmamış gibi buradaki hayatıma devam edebilecek miydim?

Bu düşünceler içinde ertesi gün kendimi yere kadar uzanan Arap elbisemle, bir elimde Kuran, diğer elimde de tesbihle metroda buldum. Radikal görüntümün uyandırdığı heyecan eşliğinde yoğun bir vakitte T-Centralen’e (Stockholm’ün merkezi istasyonu) gitmeye, istasyonun oralarda biraz dolaşmaya, sonra da Gamla Stan’a (Stockholm’ün turistik eski şehir merkezi) geçmeye, oradan da büyük Stockholm’ün büyük ve popüler parkı Kungstradgarden’a yürümeye karar verdim. Çekingen bir insan için zor bir karar olsa da, genelde kalabalık oldukları için seçtiğim bu yerlerde sıradışı kılığımda beni binlerce insan görecek ve sonuç istatistiksel olarak bir şeyler ifade edebilecekti.

***

Bazı bakışlara maruz kaldım, evet. Çok nazik, çok “İsveçli” bakışlar. Aşağılama yoktu, bağırma yoktu, İslamofobik yorumlar yoktu, sadece merak vardı. Bakmaktan kendini alamayanlarla göz göze geldiğimde hafif bir gülümsemeyle beni selamlıyor ve yüzlerinde mahcup olmuş bir ifadeyle başka tarafa bakmaya başlıyorlardı.

İsveç’in en sevdiğim yeri olan Gamla Stan beklediğim kadar kalabalık değildi, ama birçok polis vardı. Saydığım kadarıyla 13 tane. Sert, hafif meydan okuyan bir ifadeyle onlara doğru yürüdüm. Acaba rastgele arama bahanesiyle beni çevirirler mi, oturum iznimi sorarlar mı diye merak ediyordum. Önlerinden geçerken kalbim küt küt atıyordu. O anda bana baktılar ve iki tanesi gülümsedi.

***

Metroya binince gözlerimi kapadım. Yorgun, üşümüş ve mutluydum. Çöl iklimindeki insanları serinletmek için tasarlanmış bir elbiseyle buz gibi havada saatlerce yürümüştüm, yine de halimden memnundum. Zihnimde Milano’daki gencin maruz kaldığı tavırlarla Stockholm’dekilerin tatlı tepkilerini karşılaştırdım.

Derin bir nefes aldım, rahatlamıştım. Gözlerimi açtım ve önümdeki adamın bana baktığını gördüm. Bu seferki meraklıdan ziyade suçlayıcı bir bakış gibiydi. Gözlerimi bir süreliğine tekrar kapattım, açtığımda adam hala dikkatle bana bakıyordu. “Hadi bakalım, başlıyoruz!” diye düşündüm. Sonraki birkaç durak boyunca sözsüz mücadelemiz devam etti. Ona en pis bakışlarımı fırlatırken yumruklarımı sıktığımı fark ettim. Sözlü bir saldırıda bulunursa kesinlikle alttan almayacaktım. Bir şey söylemek istiyordu da sert bakışlarım onu vazgeçiriyordu sanki.

İneceğim durağa geldiğimizde sonunda İsveççe bir şeyler mırıldandı. Kafamda son ses savaş boruları ötüyordu..
“Pardon?” dedim.
“Afedersiniz. Şapkanıza bayıldım da, nereden aldınız?” 🙂

* Fotoğraf, tesbih ve tavsiyeleri için İbrahim ve Nada’ya teşekkürler.

Ayman-Idris_avatar_1412588057-150x150

Yorum bırakın

Arşivimiz

Beni Twitter’da takip et

E-Posta bildirimi almak için tıklayın.

Diğer 60 aboneye katılın